...
Skip links
Dijital cagda Ebeveynlik Bilimden İlham Alan Tavsiyeler

Dijital Çağda Ebeveynlik: Bilimden İlham Alan Tavsiyeler

Merhaba, sapiens! Dijital çağda ebeveynlik, hepimizin zihnini meşgul eden büyük bir konu. Telefonlar, ekranlar, sosyal medya… Nesi’nin de sıkça belirttiği gibi, bu alanların getirdiği sorular hem karmaşık hem de bazen bunaltıcı olabiliyor. Ancak derin bir nefes alıp, Jacqueline Nesi’nin Technosapiens bültenindeki bilimsel araştırmalardan ve pratik tavsiyelerden yola çıkarak bu karmaşık dünyaya birlikte bakalım. Amacımız, çocuklarımızın dijital dünyada sağlıklı bir şekilde büyümesine yardımcı olacak somut bilgiler ve stratejiler sunmak.

Ekran Süresi ve Çocuklarımızın Gelişimi

Ekran süresi, özellikle küçük çocukları olan ebeveynlerin en çok merak ettiği konulardan biri. Amerikan Pediatri Akademisi (AAP) ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi kuruluşların belirli yaş grupları için önerileri var: örneğin, 2-5 yaş arası çocuklar için günde 1 saat veya daha az “yüksek kaliteli” programlama öneriliyor. Ancak Nesi, bu katı sınırların keyfi olabileceğini ve çocuğun gün içinde yaptığı diğer şeylerin (uyku, fiziksel aktivite, sosyal etkileşim) daha önemli olduğunu vurguluyor. Yani, eğer ekran süresi bu temel ihtiyaçların önüne geçmiyorsa, endişelenmeye gerek yok.

Küçük çocukların ekranlardan öğrenmesi yaşlarına göre değişiyor. Nesi, 3 yaşından itibaren çocukların TV’den bazı kelimeleri ve kavramları öğrenebileceğini belirtiyor, ancak 3 yaş altı çocuklar için “video açığı” olarak bilinen bir durumdan bahsediyor; yani ekranlardan çok daha az öğreniyorlar. Bu açığı azaltmanın yollarından biri eş-izleme (co-viewing), yani ebeveynlerin çocuklarıyla birlikte izlemesi. Birlikte izlediğimizde, öğrenmeyi pekiştirebiliriz.

Peki, gençlerde durum nasıl? Nesi’ye göre, akıllı telefonlar ve sosyal medyanın potansiyel riskleri iki ana kategoriye ayrılıyor: aşırı kullanım (uyku, fiziksel aktivite, yüz yüze arkadaşlık gibi diğer önemli aktivitelere engel olması) ve zararlı deneyimler (sorunlu içeriklere maruz kalma veya “beğeniler” üzerinde takıntı geliştirme). Ancak bu teknolojilerin faydaları da var: arkadaşlarla bağlantıda kalmak, benzer düşünen akranlarla tanışmak, öğrenmek ve keşfetmek. Nesi, sosyal medya platformlarının şu anki haliyle riskler ve faydalar arasında doğru dengeyi sağlayamadığını belirtiyor.

Ekran Suresi ve cocuklarimizin Gelisimi

Video oyunlarına gelince, genel olarak zararlı olduğuna dair çok az kanıt varken, bilişsel faydaları olduğuna dair bazı kanıtlar da bulunuyor, örneğin çalışma belleğini ve yanıt engellemesini geliştirme gibi. Video oyunları, özellikle erkek gençler için önemli bir sosyal alan da sunabilir. Ancak burada da denge önemli; eğer oyun oynamak uyku, akademik başarı veya fiziksel aktivite gibi diğer değerli aktivitelerin yerini alıyorsa, bu bir sorun olabilir.

İlginizi çekebilir: Ders Çalışırken Odaklanma Sorunu: 8 Belirtisi ve Çözümleri

Ebeveyn Olarak Ekran Zamanı Sonrası Meltdown’ları Yönetmek

Ekran süresi sona erdiğinde çocukların huysuzlanması veya “meltdown” yaşaması sık karşılaşılan bir durum. Nesi, bunun basit nedenleri olabileceğini söylüyor: eğlenceli bir aktiviteyi bırakmak zor olabilir. Ayrıca, ekran kullanımı kısa vadede yürütücü işlev becerilerinde (hafıza, dikkat, öz-düzenleme) eksikliklere yol açabilir, bu da duyguları yönetmeyi zorlaştırır. Çocuklar izledikleri karakterleri taklit edebilir ve yarım kalan bir oyunu bırakmak da hayal kırıklığı yaratabilir. Ekran başında geçirilen zaman, fiziksel aktivite veya dışarıda geçirilen zaman gibi ruh halini iyileştiren diğer aktivitelerin yerini alabilir. Nesi, bu durumun aşırı uyarılmadan (overstimulation) kaynaklanabileceğini de belirtiyor, ancak bu hassasiyetin çocuktan çocuğa değiştiğini ekliyor.

Peki, bu meltdown’ları durdurmak için ne yapabiliriz? Nesi, paniklememek gerektiğini ve bu anları çocukların yeni beceriler öğrenmesi için bir fırsat olarak görmek gerektiğini öneriyor. İşte bazı stratejiler:

  • Farklı medya türlerini ve içeriklerini deneyin: Çocuğunuz için neyin işe yaradığını (ve yaramadığını) bulmak için denemeler yapın.
  • Farklı durma noktaları deneyin: Ekran süresini, çocuğunuzun bir sonraki seviyeye geçmek üzere olduğu an yerine, daha uygun bir noktada bitirin. Daima yaklaştığını bildirin (örn. “Beş dakika kaldı”).
  • Onlarla konuşun: Sakin bir zamanda, ekran sonrası geçişlerin neden zor olabileceğini ve neyin yardımcı olabileceğini tartışın.
  • Bir plan yapın: Çocuğunuzla birlikte, belirli bir süre, bölüm veya seviyeden sonra ekran süresini bitirme konusunda bir plan oluşturun.
  • Zamanlamayı ve ekran sonrası aktiviteleri göz önünde bulundurun: Ekran süresinden hemen sonra bilişsel olarak zorlayıcı aktivitelerden (ödev gibi) kaçının.
  • Tutarlı olun: Nesi, “Ekran süresinin bittiğini söylediğimizde, gerçekten de öyle olması gerekiyor” diyor. Direnmeleri durumunda geri adım atmak, onlara olumsuz davranışın ödüllendirileceğini öğretir. Nazik olsanız bile (“Bunun gerçekten zor olduğunu biliyorum!”), sınıra sadık kalın.
  • Otomatik oynatmayı kapatın: Bu basit bir ipucu olsa da, bir videonun veya bölümün bitişi, ekran süresinin sona erdiğine dair bir sinyal olabilir.
  • Ekran süresini azaltın: Eğer çocuğunuz ekran kullanımından sonra sürekli olarak ruh hali veya davranış sorunları yaşıyorsa, ara vermek veya ekran süresini azaltmak iyi bir fikir olabilir.

Ekran Zamani Sonrasi Meltdown'lari Yonetmek

Sosyal Medya ve Akıllı Telefonlar: Endişeler ve Gerçekler

Sosyal medya ve gençlerin ruh sağlığı arasındaki ilişki büyük bir tartışma konusu. Nesi, kendi araştırmalarına dayanarak, sosyal medyanın gençlerin ruh sağlığı krizine katkıda bulunma ihtimalinin yüksek olduğunu, ancak bu krizin çok karmaşık olduğunu ve birden fazla nedeni bulunduğunu belirtiyor. Tek başına sosyal medyayı suçlamak, diğer önemli faktörleri gözden kaçırmamıza neden olabilir.

İlginizi çekebilir: Çocuklarda Ekran Süresi Ne Kadar Olmalı?

“Ekranlar ve dopamin” konusuna gelince, Nesi bu konuda birçok yanlış bilginin olduğunu vurguluyor. Dopamin, beynin ödül sisteminde kilit bir rol oynar ve herhangi bir zevkli aktivite (yemek yemek, uyumak, alışveriş yapmak, arkadaşlarla buluşmak) sırasında salgılanır. Ancak Nesi, dopaminin “iyi hissettiren kimyasal” olmadığını, daha çok “motivasyon” ile ilgili olduğunu açıklıyor. Ekran kullanımında dopaminin rolü olsa da, bu ekranların otomatik olarak “tehlikeli veya toksik” olduğu anlamına gelmez. Nesi, “Dopamin panik nedeni değildir. Sadece beynin işleyiş biçimi budur” diyor. Yine de, sosyal medya platformlarının (sonsuz kaydırma, bildirimler gibi) aşırı kullanıma teşvik edecek şekilde tasarlandığı ve bunun sorunlu olabileceği gerçeği var.

Peki, çocuğumuz akıllı telefona ne zaman sahip olmalı? Nesi, bunun için tek bir “doğru yaş” olmadığını belirtiyor; bu, çocuğun sorumluluğuna, ailenin değerlerine ve dışsal baskılara bağlıdır. Mümkünse akıllı telefon edinmeyi ertelemek mantıklı olabilir, çünkü telefonların sosyal etkileşimleri ve akademik performansı olumsuz etkilediğine dair bazı kanıtlar var. Nesi, çocukların akıllı telefon almadan önce “4 Kuralı” anlaması gerektiğini öneriyor: Sorumluluk (Responsibility), Kurallar (Rules), Riskler (Risks) ve Nedenler (Reasons).

Ebeveyn kontrolleri de önemli bir araç. Nesi, ebeveyn kontrollerinin “duvar değil, bir kapı” olduğunu söylüyor. Yani, çocukları yavaşlatmak, bir engel koymak için faydalı olsalar da, tamamen güvenli değiller ve çocuklar etrafından dolanmanın yollarını bulabilir. Instagram, TikTok, Snapchat, YouTube, iOS ve Android gibi popüler platformların çoğu, ekran süresi takibi, uygulama onayı, içerik kısıtlamaları ve konum takibi gibi özellikler sunuyor.

Okullarda telefon yasakları da gündemde. Nesi’nin incelediği araştırmalar, akıllı telefonların öğrenmeden dikkat dağıttığını ve yüz yüze sosyal etkileşimleri azalttığını gösteriyor. Telefon kullanımını sınırlamanın akademik başarı üzerinde küçük ama olumlu etkileri olabilir, özellikle düşük performans gösteren öğrenciler için. Ancak Nesi, telefon yasaklarının ruh sağlığı krizini tek başına çözmeyeceğini de hatırlatıyor.

Sosyal Medya ve Akilli Telefonlar Endiseler ve Gercekler

Dijital Çağda Ebeveynlik Yaklaşımları: Dijital Çağa Uyarlamak

Nesi, yıllarca süren araştırmaları ve binlerce çalışmayı özetleyerek ebeveynlikte asıl önemli olanın “otoriter ebeveynlik” olduğunu söylüyor. Bu stil, yüksek düzeyde sıcaklık (sevgi, şefkat, dinleme) ve yüksek düzeyde yapı (kurallar, sınırlar, tutarlılık) ile karakterizedir. Bu yaklaşım, çocuğunuzun duygularını “onaylarken” aynı zamanda “sınırları korumak” için bir rehber görevi görür.

Disiplin, Nesi’ye göre sadece ceza demek değildir; aksine, çocuklara kabul edilebilir davranışları öğretmek için sıcaklık, yapı ve uygun sonuçların kullanıldığı daha büyük bir sistemdir. Davranışsal değişimde “edimsel koşullanma” ilkeleri devreye girer: iyi bir sonuçla takip edilen davranışların gelecekte daha olası olması, kötü bir sonuçla takip edilenlerin ise daha az olası olması. Nesi, olumlu pekiştirmenin, yani istenen davranışları (örneğin, ekran süresi bittiğinde iPad’i sorunsuz bırakmak) övmenin ve ödüllendirmenin önemini vurguluyor.

İlginizi çekebilir: Aile İçi Etkili İletişim Nedir? Ebeveynlere Özel 8 Öneri

Nesi, “kanıt temelli ebeveynlik” yaklaşımını da açıklıyor. Bu, tıptaki kanıt temelli uygulama modeline benzer şekilde, üç temel bileşenin bir araya gelmesini gerektirir: en iyi araştırma kanıtları, ebeveyn olarak kendi uzmanlığımız ve çocuklarımızın bireysel özellikleri. Bilimsel araştırmalar bize ortalamalar hakkında bilgi verir ve bir yön gösterir, ancak her zaman bireysel, anlık durumlar için kesin cevaplar sunmaz. Nesi, bilimin tüm cevapları vermeyeceğini kabul etmenin, gerçekten kanıt temelli olmanın bir parçası olduğunu belirtiyor.

Gençleri sağlıklı ve mutlu yetiştirmek için UCLA Gelişen Ergen Merkezi ve Ulusal Ergenlik Bilim Konseyi tarafından belirlenen altı önemli alan bulunuyor:

  1. Keşif ve Risk Alma: Beyindeki değişiklikler risk almayı eğlenceli hale getirir; çocukları yeni bir spor denemek veya zor bir ders almak gibi sağlıklı risklere teşvik edin.
  2. Katkı Yoluyla Anlam ve Amaç: Gençler başkalarının ihtiyaçlarını anlamaya başlar; ev işleri, gönüllülük veya arkadaşlarına destek olmak gibi yollarla katkıda bulunmalarını sağlayın.
  3. Karar Verme ve Duygu Düzenleme: Duygusal iniş çıkışların normal olduğunu kabul edin; duyguları tanıma, etiketleme ve sağlıklı başa çıkma becerileri (müzik dinlemek, kişisel bakım) öğretin.
  4. Ebeveynlerden ve Diğer Yetişkinlerden Destek: Gençler yetişkinlere ihtiyaç duyarlar; sıcaklık ve ilgi gösterin, uygun sınırlar koyun ve spor koçları veya öğretmenler gibi diğer destekleyici yetişkinlerle ilişki kurmalarına yardımcı olun.
  5. Değerler, Hedefler ve Kimlik Geliştirme: Gençler kim olduklarını anlamaya çalışıyorlar; onlara kendi ilgi alanlarını ve kimliklerini keşfetme özgürlüğü verin.
  6. Saygı ve Sosyal Statü: Gençler toplumda sağlıklı yollarla saygı kazanmaya ihtiyaç duyarlar; onları yetkin, bireysel insanlar olarak kabul edin ve fikirlerine değer verin.

Dijital cagda Ebeveynlik Yaklasimlari

Unutmayın, Yalnız Değilsiniz!

Ebeveynlik zor bir yolculuk ve dijital çağda bu daha da karmaşıklaşabiliyor. Nesi’nin de kişisel hikayelerinde değindiği gibi, ebeveynler sık sık endişeli veya suçlu hissedebilirler. Ancak bu tür duygular ve düşünceler normaldir. Nesi, çoğu yeni annenin bebeklerine zarar verme (kazara veya kasten) konusunda davetsiz düşüncelere sahip olduğunu belirtiyor (%70-100 oranında). Genel popülasyonun bile %74-94’ü davetsiz düşünceler yaşıyor. Bu düşünceler, eyleme geçme niyetinin bir göstergesi değildir; sadece zihinsel gürültüdürler.

Eğer kendi ruh sağlığınız hakkında endişeleriniz varsa veya çocuğunuzun zorlandığını düşünüyorsanız, bir psikolog veya ruh sağlığı uzmanından yardım almaktan çekinmeyin.

Nesi’nin de sıkça söylediği gibi: “Her şeyi yolunda götürmek için elinizden gelenin en iyisini yapıyorsunuz!” Bu karmaşık dijital çağda, bilimden ilham alan tavsiyelerle ve birbirimize destek olarak bu yolculukta ilerleyebiliriz.

Yorum Bırakın